“Bir harf için kırk yıl köle olunuyorsa yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyiz ” diye tarif ediyor öğretmenlik mesleğini Ali Rıza Binboğa .
Bir Yunus işi bu öğretmenlik hem de Mevlana Celaleddin Rumî…
Elif okuduk ötürü / Nazar eyledik götürü/ Yaratılmışı severiz/ Yaratan’dan ötürü.
(Yunus Emre –Ortaköy/Aksaray)
Öğretirken öğrenmek, işin sırrına ermek, iş dedim de bize göre öğretmenlik iş değil ; hangi meslek erbabı mesleğini günün yirmi dört saatine yılın üç yüz altmış beş gününe ömrünün tamamına sığdırabilir ?
Hangi meslek erbabı çırağının başarısını kendi evladından üstün görebilir ya da talebesinin başarısıyla gururlanabilir ?
Tek bir cevabı var bu soruların : ÖĞRETMEN…!
Yirmi dokuz değil ; yirmi dokuz bin kere kölesi olurum .
Öğretmenimden korkarım ama sadece onu üzmekten, emeklerini zayi etmekten,
Utanırım , onun gözünde başarısız olmaktan, küçük düşmekten, onun gözünden değil , yüreğinden düşmekten ne kadar korkarım,saygıda kusur etmekten.
Ve ne çok severim onu, sebepsiz, karşılıksız. Gözlerinin içinde hayatı görürüm ve vefanın İstanbul’da bir semt olmadığını… İşte o sevginin ve saygının bir karşılığı yok belki de bir işareti de nerden bileceksiniz yüreklerin konuştuğunu sırrı vermediğini . Sözler yetmez ,gözler söylemez ama yürek anlar. Bundan kurtuluş olamaz.
Öğretmenlik derken kuru bir ifade değil bu … Yürekten ,gönülden, evlat gibi , can gibi cânan gibi ,nan gibi … En çok değer verdiğimiz sahip olduklarımız değil mi , öğretmenin öğrencisi de böyledir işte.
Büyütüp yetiştirdiğin dünyanın en nadide çiçeklerinden ayrılıp bir güvercin gibi hayata salıverdiğin tekrar kavuşacağın günü beklemek kadar güzel.
Peygamberin ümmetine doğruyu göstermesi kadar kutsal ,ulvi,faziletli , kutlu bir yol. Oku ! emrine uymanın en güzel yolu… Oku ve okut ne kadar kutlu ,anlaşılır ve sade.Vazife bilmişiz onu…
Şu kısacık ömrü yaratılmış en güzel varlığa adamak ne güzel. Herkes kendi derdine düşmüşken bir küçük yüreğin derdiyle dertlenmek , oluklardan akan nura erişmek,kurşundan bir yükün ağırlığından ezilmeden kalkabilmek onu incitmeden gönlünü almak ne güzel.
Öğretmenimin ;
Yıllar sonra bir bayram sabahında ellerinden öpmek,gözlerine bakıp ben geldim demek yürekten sarılmak ömrün en doyumsuz lahzalarından olsa gerek.
Bu yazıyı kaleme almamda her ne kadar Ortaköy Lisesi mezunu olmasam da bir tevafuk üzeri katıldığım geleneksel hale gelmesini ümit ettiğim iki değerli mezunun tertiplediği 83 Mezunları Bayramlaşması etkili oldu.
Bayramlaşma törenine yüze yakın mezun ve dönemin öğretmenleriyle idarecileri katıldı. Anılar yâd edildi , öğretmenler konuşurken zaman zaman salondan kahkahalar yükseldi. Programın sonuna doğru Ortaköy dışında olan mezunlar sahneye davet edildiler. Mezunların konuşmaları esnasında duygulu anlar da yaşandı.
Ben de yıllardır görmediğim öğretmenim Doç.Dr. Talip Yıldırım ile görüşme fırsatı buldum ve hayatımda hiçbir bayramda bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Benim anlayışıma göre hayatta tesadüf yoktur. 1993 yılından beri görmediğim öğretmenim Yalçın Erdoğan’ı görmek ,matematik öğretmenim Zeynep Erdoğan’ın telefonda sesini duymak ,Ortaköy paydaşında buluşmak bu bayramı benim için özel kıldı.
O kadar öğrencinin içinde ve çok değerli öğretmenlerimin arasında “öğretmenim,Türkçe öğretmeniyim” demek çok abes olurdu.
Çok özel esprilere ve anılara değinmek istedim ama varsın orada kalsın.
Sürçü lisanımızı affedesiniz…
Bayramınız hep birlik ve beraberlik içinde olsun.
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
Hasan YENİGÜN
|